Ülkemizde inşaat sektöründeki faaliyet artışı hukuka da yansımış olup inşaat hukuku, hukuk uygulamasında önemli bir yer edinmiştir. Artan kentsel dönüşüm ve şehirleşme faaliyetleri, ilgili faaliyetlerin bu alanda uzmanlık sahibi müteşebbislerce gerçekleştirilmemesi, finansman alanında yaşanan olumsuz gelişmeler ve daha birçok sebep inşaat hukukuna kapsamına giren uyuşmazlıkları arttırmaktadır.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda inşaat sözleşmesi tanımına yer verilmemiş olup aşağıda açıklayacağımız üzere nitelik itibariyle eser sözleşmesinin bir türü olarak değerlendirilir. Türk Borçlar Kanunu’nun eser sözleşmesine ilişkin hükümleri, inşaat sözleşmelerine doğrudan uygulanabileceği gibi, eser sözleşmeleri hakkında doktrin ve Yargıtay kararlarında yer alan tanımlama ve açıklamalar inşaat sözleşmeleri bakımında da geçerlidir. Eser sözleşmesi TBK’nın 470. ve 486. maddeleri arasında düzenlenmiş bulunmaktadır.[1] İnşaat sözleşmesi ve arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi eser sözleşmelerinin en yaygın türlerindendir.
İnşaat sözleşmesinin konusu, eser sözleşmesine nazaran daha dardır. Eser sözleşmelerinin konusunu, objektif olarak tespiti mümkün maddi veya maddi olmayan eserler oluşturur. İnşaat sözleşmelerinin konusunu ise maddi nitelikteki her türlü yapı eserleri oluşturmaktadır. Maddi nitelikteki yapı eserleri ise, kural olarak taşınmaz yapılardan oluşmakla birlikte belirtilen sebep dolayısıyla maddi varlığı olmayan eserler, inşaat sözleşmesinin konusunu oluşturamazlar.[2]
Konumuz inşaat sözleşmelerinde ifanın imkansızlaşması olmakla birlikte, eser sözleşmesi bakımından ifanın imkansızlaşması uygulamada sıklıkla rastlanan bir durumdur. [3]
Çalışmamın konusunu oluşturan inşaat sözleşmesinde borcu sona erme hallerinden ifa imkansızlığında borcun doğumundan sonra ifanın elde edilemez hale gelmesi söz konudur. Buradaki imkânsızlık halini borçlunun kusuruna göre; borçlunun sorumlu olduğu ve borçlunun sorumlu olmadığı imkânsızlık olarak ikiye ayırabiliriz. İlgili çalışmada inşaat sözleşmesinde ifa imkansızlığı çeşitleri kısaca özetlenmiştir.
İNŞAAT SÖZLEŞMESİNDE İFA İMKANSIZLIĞI ÇEŞİTLERİ
‘İnşaat Sözleşmesi TBK m.470’deki tanıma uygun bir şekilde yüklenicinin eser meydana getirmeyi yani inşaat edimini; karşı tarafın yani iş sahibinin ise sadece bunun bedelini para olarak ödemeyi üstlenmesi ile birlikte kurulabilmektedir. Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olan tipik bir sözleşme olarak eser sözleşmesi hükümlerine tabi olan inşaat sözleşmesi, inşaat edimi ile para ediminin karşılıklı olduğu ‘eser sözleşmesi’ niteliğindedir. (TBK m.470 vd)[4]
Sonuç olarak inşaat sözleşmesini; iş sahibinin ödemeyi borçlandığı bedel karşılığında, yüklenicinin bir inşaat (yapı) yapıp bunu iş sahibine teslim etmeyi üstlendiği bir sözleşme olarak tanımlayabiliriz.
Geçerli olarak kurulan ve hukuk dünyasında sonuç doğurmaya yönelen her borç ilişkisinin ifa ile sona ermesi beklense de bu ilişkinin her zaman ifa ya da ifa yerini tutan bir edim ile son bulmaması bazen borçludan bazen alacaklıdan bazen de tamamen farklı bir nedenden kaynaklanmaktadır.[5]
Bir sözleşme ilişkisinde taraflar, bu sözleşme sayesinde bazı ihtiyaçlarını gidermek ve sözleşmesel hedeflerini gerçekleştirmek amacındadır. Bu sebeple her iki taraf da sözleşme amacının gerçekleşeceği ve karşı tarafça bu uğurda sözleşmesel ilişkinin gereği gibi yapılacağı beklentisi içerisinde olurlar. Ancak bazı hallerde ortaya çıkan ifa engelinden dolayı tarafların sözleşme ile hedefledikleri amaç gerçekleşmeyebilmekte ve bu durumdan bazı hallerde yalnızca alacaklı, yalnızca borçlu veya her ikisi birden sorumlu olurken bazı hallerde ise hiç kimse sorumlu tutulamamaktadır.[6]
İmkânsızlık; edim veya ifa engelleri olarak adlandırılabilecek bu nedenlerden biridir. Bu nedenle hem edim yükümlülüklerinin doğumunu hem de bu yükümlülüklerin ifasını olumsuz yönde etkileyebilir.[7]
Sözleşmenin kurulmasından önce ortaya çıkan imkânsızlık B.K. m. 27’de, sözleşmenin kurulmasından sonra ortaya çıkan imkânsızlık B.K. m.112 ve 136’de düzenlenmiştir.
Edimin ifasının hiçbir şekilde mümkün olmaması halinde söz konusu olabilen imkânsızlık ile ifanın güçleşmesini durumunu birbirinden ayırmak gerekir. İfanın güçleşmesinde edimin ifası mümkündür; edim halen ifa edilebilir, fakat borçlu için ifa oldukça güçlükler doğuracak niteliktedir. [8]
Yukarıda da belirtildiği üzere edimin ifasının, taraflara yüklenemeyecek, beklenmeyen hal, mücbir sebep sonucu kesin olarak ortadan kalktığı durumda ifa imkansızlığından söz edilir. Bu noktada ifa güçlüğü ile ifa imkansızlığını karıştırmamak gerekir.[9]
Borçlunun ifada bulunmasının önündeki engel, ancak kesin yani borçlunun hiçbir surette aşamayacağı bir engel ise ifa imkansızdır. Buna karşılık ifanın önünde borçlunun (yapacağı masraf, harcayacağı çaba ne olursa olsun) hiçbir surette aşamayacağı bir engel bulunmayıp, sadece edimi ifa etmesi borçludan dürüstlük kuralına göre beklenemeyecek hale gelmişse, imkânsızlık yoktur. Gerek pratik gerekse de ekonomik ve ahlaki nedenli aşırı ifa güçlüğü hallerinde ifanın önündeki engel kesin, hiçbir surette aşılamaz bir engel olmadığı için, imkânsızlık yoktur ve borç kendiliğinden sona ermez. İfanın önündeki fiili nedenlerden kaynaklanan bir engel, imkânsızlık değil, ancak pratik nedenli aşırı ifa güçlüğü teşkil edebilir. Örneğin sözleşme kurulduktan sonra denize düşen parça borcu konusu eşyanın bulunmasına bugünkü teknolojik seviye imkân vermiyorsa, bu eşyanın temliki imkânsız hale gelmiştir. Ancak bu imkânsızlık pratik değil, maddi nedenlerden kaynaklanmaktadır. Buna karşılık mevcut teknoloji düzeyine göre eşyanın deniz dibinden çıkarılması mümkünse, bu eşyanın temliki bakımından imkânsızlık yoktur…Bu durumda ifanın aşırı güçleştiği, dolayısıyla borçludan ifada bulunmasının beklenemez hale geldiği kabul edilerek sözleşmenin sone erdirilmesi yoluna gidilebilir. [10]
Doktrinde imkânsızlık türleri arasında çok çeşitli ayrımlar yapılmıştır. Bu bağlamda başlangıçtaki- sonraki, objektif-sübjektif, kusurlu- kusursuz, maddi- hukuki, sürekli – geçici ve son olarak da tam-kısmi imkânsızlık şeklinde bir sınıflama yapılmaktadır. Kanunda yalnızca baştaki ve sonraki imkânsızlık düzenlenmiştir.[11]
Borçlunun edimi sözleşmenin kurulmasından önce veya sözleşmenin kurulduğu anda imkânsız ise ‘başlangıçtaki imkansızlık’tan, edimin sözleşmenin kurulduğu anda mümkün, fakat sonradan imkânsız hale gelmesi halinde ‘sonraki imkansızlık’tan söz edilebilir. [12]Sonraki imkansızlığa ilişkin düzenlemeler TBK madde 112 ve 136’da yapılmıştır.
Eğer edim maddi bir sebepten dolayı yerine getirilemiyorsa maddi imkansızlıktan, hukuki bir sebepten dolayı yerine getirilemiyorsa hukuki imkansızlıktan söz edilir.[13]
Objektif imkânsızlık edimin borçlu dahil kimse tarafından yerine getirilememesi, subjektif imkânsızlık ise ifanın yalnızca borçlu tarafından yerine getirilememesidir.[14]
Manevi ve ekonomik imkânsızlık olarak adlandırılan haller ise imkânsızlık kapsamında değerlendirilmemelidir. Zira bu haller imkânsızlık kapsamında değil, TBK m. 138’de düzenlenen aşırı ifa güçlüğü kapsamında ele alınmıştır ve ne kadar güç olursa olsun edimin ifa edilmesinin mümkün olduğu hallerde imkansızlıktan söz edilmemelidir. [15]
Sonuç olarak geçerli olarak kurulmuş bir inşaat sözleşmesinde, sözleşmenin her iki tarafı da edimlerini, hak ve yükümlülüklerini tam olarak yerine getirene kadar tarafları bağlar. Ancak bazı durumların yukarıda açıklamaya çalıştığımız ifa imkansızlığı durumunun varlığı halinde sözleşmenin edimler ifa edilmeden de sona ermesi mümkündür.
[1]Eser Sözleşme TBK m. 470 uyarınca tanımlanmıştır. İlgili maddeye göre: Eser sözleşmesi yüklenicinin bir eser meydana getirdiği, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.
[2]ARPACI, Özge, Eser Sözleşmesinde İş Sahibinin Edimin İfasına Katılımı, Yetkin Yayınları, Ankara, 2019, sf. 27.
[3]ARIKAN, Mustafa, ‘’Eser Sözleşmesinde İfa İmkansızlığı ve Sonuçları’’, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 16, Sayı 2, 2008,sf. 1.
[4] KURSAT, Zekeriya, İnşaat Sözleşmesi, Filiz Kitabevi, İstanbul ,2017, sf 7.
[5]KIRKBEŞOĞLU, Nagehan, Yüklenicinin İfa Engelleri, Aristo Yayınevi, İstanbul, 2019 sf. 13.
[6]GÜNDOĞDU, Fatih, Borca Aykırılık Hallerinden Kusurlu İfa İmkansızlığı ve Sonuçları, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2014 Sf. 73.
[7]BUZ, Vedat, ‘Eser Sözleşmesinde Müteahhitin Eseri Tamamlama Borcunun İmkansızlaşması, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt 49, Sayı 1,1994, sf 1.
[8]KILIÇOĞLU Ahmet, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Turhan Kitabevi, 18. Bası, Ankara, 2014,sf 672.
[9] (İlgili madde: ‘Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır...’ şeklindedir.)
[10]KURT,Leyla Müjde, Borçlunun Sorumlu Olmadığı Sonraki İmkansızlık (TBK m.136), Yetkin Yayınları, Ankara, 2016, sf. 91.
[11]ARIKAN, sf. 267.
[12]BUZ, sf. 1.
[13]ARIKAN, sf. 266.
[14]ARIKAN, sf. 267.
[15]ŞENOL Kübra, Borçlar Hukukunda Kısmi İmkansızlık, On İki Levha Yayınları, İstanbul, 2016, sf. 55.